top of page

CAMİİ AVLUSUNDA BİR ÇOCUK


Gökyüzünde güneş, hayatın tüm olumsuzluklarına inat yerini almış, sıcaklığını hissettiriyor.

Bir öğlen vakti…

Camii avlusunda bir çocuk henüz yedisinde…

Bir ağaç gölgesinde yerini almış, meraklı gözlerle etrafı izlemekte.

Kocaman avlusu var camiinin. İçinde barındırdıkları görülmeye değer.

Hayatı efsanelerle günümüze ulaşmış bir zatın türbesi, şadırvanı, asırlık ağaçlar ve akın akın gelen insanlar…

Ve tabii ki insan manzaraları…

Henüz yaşının verdiği masumluk, biraz da merakla pek bir ilgileniyor yaşananlarla.

Camiinin heybetli minaresinden yükselen sela göğü yırtarcasına yankılanıyor birden, bulunduğu yerden hafif kıpırdanıp sağ köşede yaşananlara sabitliyor bakışlarını…

Musalla taşı üzerinde bir tabut, bir köşede ‘’erkekler ağlamaz’’ sözünün hakkını vermek istercesine metin görünmeye çalışan erkekler topluluğu, diğer köşede karşı cins olmanın karşıtlığını tüm özellikleriyle yerine getiren, gözyaşlarını özgürce akıtmaktan çekinmeyen kadınlar topluluğu…

Ve henüz olayın ne olduğunu fark edemeyen, kendisinden yaşça küçük bir çocuk…

Annesinin elini sıkıca tutmuş, annesinin gözyaşlarına anlam yüklemeye çalışıyor.

Tabutun önünde bulunan fotoğrafı gösterip çevresine ‘’bak baba’’ dedikçe gözyaşları daha bir artarak akıyor.

Selanın ardını ezan alıyor ve kalabalık birden musalla taşının önünde; erkekler önde kadınlar arka sıralarda yerini alıyor…

Birden gözü camii avlusuna girişin olduğu ikinci kapıya kayıyor çocuğun.

Yine bir grup insan…

Önde bembeyaz gelinliği, yüzünde kocaman gülümsemesi ile bir gelin ve mutluluğu her halinden okunan bir damat, arkasında ise o mutluluğu paylaşan, bir o kadar da meraklı bir grup giriyor camii avlusuna.

Önce türbenin bulunduğu yere doğru yöneliyorlar, ellerini açıp duaya başlıyorlar…

Birbirlerini duaya kattıkları kaçamak bakışları ile ele veriyor onları.

Arkasındaki meraklı grubun gözleri üzerlerinde ediyorlar dualarını.

Hemen yan taraflarında bir kadın ellerini semaya açmış, gözündeki yaşı ile dua ediyor.

Gönülden istediği her halinden belli…


Türbe kapısının hemen çıkışında yaşlı bir teyze…

Elinde bir kutu lokum, dağıtma telaşında.

Yüzünde duasının kabul olmasının verdiği mutluluk ve huzurla. Bir başka bakıyor insanlara sanki teyze, daha bir umut dolu ve sevecenlikle… ikram ettiği her lokumda bir kalbe daha ulaşabilmenin verdiği mutlulukla…

Bir başka noktada, avlunun tam ortasında üzerinde pelerini, elinde asası sünnet kıyafetiyle bir çocuk koşturuyor. Annesi ile babası düşecek, gözden kaybolacak telaşı ile hemen arkasında…

Gülen gözlerle izliyor onu kendisini onun yerine koyarak.

En masum haliyle iç çekerek izliyor, camii avlusunda bir çocuk.

Namazın ardından cemaat birer ikişer çıkıyor camii kapısından.

Cenaze namazı bitmiş, annesinin elini sıkı sıkıya tutmuş olan çocuk ve annesine başsağlığı dileyerek uzaklaşıyor kalabalığın çoğunluğu. Omuzlara alınan tabut cenaze arabasına yerleştiriliyor ve gözden kayboluyor.

Dualarını edip el ele çıkıyor kapıdan gelin ve damat. Onlarda arabaya binip gidiyorlar.

Sünnet kıyafetiyle koşturup duran çocuk ise babasından aldığı dondurma sözü ile daha bir keyifle anne ve babasının elini tutup uzaklaşıyor.

Kadınlar kısmından çıkan anneannesini fark edip yüzündeki gülümseme ile oturduğu yerden kalkıp koşuyor anneannesine…

Camii içinde dağıtılmış şekeri uzatıyor anneannesi kendisine…

-Sen çilekli seviyorsun diye ondan aldım diyor gözlerindeki ışıltı ile. Çocuk daha bir seviniyor bu şekere. Minnetle bakıyor anneannesine.

-Hadi gidelim artık, annenin iş çıkışına yetişelim diyor anneannesi.

Tutuyor anneannesinin elinden çıkıyorlar camii avlusundan dışarı.

Dönüp geriye, avluya bakıyor çocuk…

Bir saatlik zaman dilimine, birbiriyle bu kadar farklı olayı barındırabilen camii avlusuna.

Ve o küçük yüreği bu hayatta ölümünde, düğününde, duanın da aynı zaman dilimine sığdırılabileceğini kavramakta zorlanarak annesine yetişmek için adımlarını hızlandırıyor.

MELİKE KIRTAY KARA







18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

"YARIN ÇOK GEÇ OLMAKLA MEŞHURDUR..."

Birkaç gün önce sosyal medyada gezinirken bir arkadaşımın bir paylaşımına denk geldim. Siyah zemin üzerine beyaz puntolarla yazılmış uzunca bir yazı. Dikkatimi çekti. Sonuna kadar okuma isteği oluştu

bottom of page